Uzun yıllar Rusya, İran ve Hizbullah gibi dış aktörlerin desteğiyle ayakta durmayı başaran rejim, özellikle ilk yıllarda birçok cephede aynı anda mücadele etmek zorunda kalmış, bu durum ordunun lojistik kapasitesinden personel mevcuduna, moral seviyesinden komuta kontrol sistemine kadar pek çok alanda kritik zafiyetler doğurmuştu. Nitekim bu zafiyetler, sonraki dönemde rejimin askeri olarak çöküş eşiğine gelmesine giden süreci tetikledi. Bu dosya, Esed rejiminin askeri yapısının nasıl yıprandığını, çöküşün hangi dinamiklerle hızlandığını ve uluslararası dengelerin bu çöküşte nasıl rol oynadığını ele alıyor.
Suriye Ordusunun Yapısal Zayıflıkları
Suriye Arap Ordusu, iç savaş öncesinde bölgedeki diğer ordular gibi geleneksel, hantal ve merkeziyetçi bir yapılanmaya sahipti. Esed rejimi, orduyu aileye sadık komutanlara, belirli mezhepsel gruplara ve rejim içi patronaj ilişkilerine dayandırmıştı. Bu durum orduda liyakat yerine sadakatin önem kazanmasına yol açarken, savaşın patlak vermesiyle birlikte farklı etnik, dini ve mezhepsel gruplardan gelen personel arasında güvensizliği derinleştirdi.
Askerî okullar ve eğitim merkezleri temel taktiklere odaklanırken, asimetrik çatışma koşullarına uygun hazırlıklar eksik kaldı. Kent gerillası, hava savunma modernizasyonu, insansız hava araçları ile mücadele gibi alanlarda yetersiz kalan ordu, aniden patlak veren iç savaş dinamiklerine uyum sağlamakta zorlandı.
Toplu Firarlar, Moralde Çöküş ve Yedek Kaynak Eksikliği
İç savaşın ilk yıllarında ordunun alt kademelerinden başlayan firarlar, kısa sürede bir sel gibi büyüdü. Binlerce asker muhalif gruplara katıldı ya da çatışma bölgelerini terk etti. Bu durum sadece personel eksikliği değil, moral çöküntüsü anlamına da geliyordu. Rejim, ordusunu takviye etmek için zorunlu askerlik sürelerini artırdı, ancak bu da genç nüfus arasında büyük bir huzursuzluğa ve yurt dışına kaçışlara neden oldu. İran ve Lübnan Hizbullahı’nın gönderdiği milisler belli ölçüde açığı kapatmaya çalışsa da, yabancı savaşçıların varlığı ordu içindeki ulusal kimlik duygusunu daha da zayıflattı.
Özellikle 2013-2015 yılları arasında Halep, İdlib ve Rakka cephesinde büyük kayıplar yaşayan ordu, cephe gerisindeki lojistik hatları korumakta zorlandı. Yakıt, mühimmat, yedek parça ve modern teçhizat eksikliğiyle boğuşan birlikler, yoğun hava saldırıları veya topçu desteği olmadan muharebe alanında üstünlük sağlayamaz hale geldi.
Ekonomik Çöküşün Askerî Güce Yansımaları
Suriye ekonomisi savaşla birlikte hızla geriledi. Ülke genelinde elektrik, su, temel gıda maddeleri ve ilaç tedariki sorunlu hale geldi. Bu durum, orduyu destekleyen yerel altyapının da parçalanmasına yol açtı. Askerler düşük maaşlar, yetersiz erzaklar ve bozuk ikmal hatlarıyla karşı karşıya kaldılar. Bu koşullar, rüşvet ve yolsuzluk sistemini tetikledi; kumandanlar lojistik imkânları kendi çevrelerine akıtırken, cephedeki askerler zor şartlar altında kaldı.
Ekonomik yetersizlik, yeni silah sistemleri ve modernizasyon projelerinin de önünü kesti. Rejim, Rusya ve İran’dan aldığı silah ve mühimmatı bile tam olarak etkin kullanamadı, zira bakım, tamir ve eğitim için gereken insan kaynağı ya ülkeyi terk etmiş ya da savaşta hayatını kaybetmişti.
Uluslararası Destek Dengelerinin Değişimi
Esed rejiminin askeri olarak ayakta kalabilmesinin temel nedenlerinden biri, Rusya’nın hava desteği ve İran’ın sahadaki milis ağıydı. Ancak uluslararası dengelerin değişimi, bu desteği de tartışılır hale getirdi. ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin IŞİD’e karşı operasyonları, Türkiye’nin muhaliflere sağladığı lojistik imkânlar, Avrupa ülkelerinin giderek rejime karşı daha sert bir tutum benimsemesi ve en önemlisi de Rusya ile İran’ın Suriye’den ekonomik ve diplomatik olarak bıkkınlık duyması, rejimi zor durumda bıraktı.
Rusya’nın Suriye’de uzun vadeli askerî mevcudiyeti, lojistik maliyetler ve uluslararası baskılardan dolayı sürdürülebilir görünmüyordu. İran ise bölgedeki geniş nüfuzunu korumakla meşguldü, ancak kendi ekonomik yaptırımları, iç huzursuzlukları ve kaynak sıkıntıları, Suriye’de sınırsız bir angajmana izin vermiyordu. Bu koşullarda Esed rejimi, dış destekte azalma yaşadıkça cephe hatlarındaki hâkimiyetini kaybetmeye başladı.
Kritik Muharebeler ve Psikolojik Eşikler
Askerî çöküşün dönüm noktalarından biri, muhalif grupların sürpriz taarruzları ve sınırlı da olsa elde ettikleri teknolojik imkânlar (örneğin anti-tank füzeleri, insansız hava araçları) oldu. Geniş cepheli savaş yerine nokta operasyonlara, keskin nişancılara, küçük mobil birliklere ve dronesavar tekniklere ihtiyaç duyan rejim, eski tip konvansiyonel taktiklerle bu yeni zorluklara uyum sağlayamadı.
Bazı kritik kasabalar ve stratejik noktaların muhaliflerin eline geçmesi, rejim saflarında paniğe yol açtı. Savaşın başında güvenli sayılan bölgelerin hızla el değiştirmesi, Esed ordusunda geriye çekilme, terk etme ve hatta yer yer isyanlara yol açtı. Bu psikolojik kırılma, askeri çöküşün hızlanmasında büyük rol oynadı.
İç Güç Mücadeleleri ve Merkezî Komuta Zaafları
Ordunun içindeki hizipler ve çeşitli güvenlik kurumları arasındaki çekişme, rejimin askeri yapısını daha da zayıflattı. Askerî istihbarat, Hava Kuvvetleri İstihbaratı, Cumhuriyet Muhafızları ve çeşitli bölgesel milis liderleri arasında yaşanan yetki kavgaları, emir-komuta zincirinin kopmasına neden oldu. Bu durum birliklerin koordinasyonunu engelledi, aynı cephelerde farklı grupların birbirine rakipmiş gibi hareket etmesine sebebiyet verdi.
Bu iç güç mücadeleleri, rejimin stratejik karar alma mekanizmalarını da felç etti. Cephedeki gelişmelere hızlı ve bütüncül tepki veremeyen komuta kademesi, lokal yenilgilerin tüm savaşa yayılmasını önleyemedi.
Stratejik Nefesin Tükenmesi
Esed rejiminin askeri çöküşü, tek bir faktörün değil, çok boyutlu bir sürecin nihai sonucuydu. Yapısal zayıflıklar, personel firarları, moral çöküş, lojistik yetersizlikler, ekonomik kriz, dış destek kısıtlamaları, muhaliflerin uyum sağladığı asimetrik savaş taktikleri ve iç güç mücadeleleri, ordunun savaş kabiliyetini adım adım eritti. Nihayetinde rejim, ülkenin geniş toprak parçalarını elinde tutacak, sürekli savunma hattını koruyacak veya yenilikçi taktiklere cevap verecek enerjiden yoksun kaldı.
Uluslararası toplumun artan baskısı, bölgesel aktörlerin değişen tutumları ve askeri başarısızlıklar, Esed rejiminin askeri olarak çökmesine giden yolu döşedi. Bu çöküş, aynı zamanda Suriye’de yeni bir siyasi düzene geçişin ve çatışmanın farklı boyutlara evrilmesinin önünü açtı. Gelinen noktada, Esed rejiminin askeri aygıtının yenilgiye uğraması, savaşın başındaki güç dengesini tamamen değiştiren bir kilometre taşı olarak tarihe geçti.